Divan edebiyatına adını altın harflerle yazdıran ve nâm-ı diğer “Urfalı Nâbî” olarak anılan Nâbî, klasik şiirimizde hikemiyat ekolüyle yepyeni bir yol açmış müstesna bir şairdir. Asıl adı Yusuf olan Nâbî, 1642 yılında Ruha’da (günümüz Şanlıurfa) dünyaya geldi. Küçük yaşlardan itibaren aldığı sağlam eğitim ve Arapça–Farsça bilgisi, onun ilerleyen yıllarda edebiyata ve tasavvufa yönelmesinde büyük rol oynamıştır.
Döneminde “Ekmel-i Şuara-yi Rûm” (Anadolu şairlerinin en mükemmeli), “Melikü’s Şuara” (Şairlerin hükümdarı) ve “Şeyhü’ş-Şuâra” (Şairlerin şeyhi) gibi unvanlarla anılan Nâbî, edebiyat dünyasında kendine has üslubu ve derin hikemî yaklaşımıyla iz bırakmıştır.
Osmanlı Sarayında Bir Şair
Damad Mustafa Paşa’nın divan kâtibi olarak görev yaparken, dönemin büyük şairleri arasında anılmaya başlandı. Osmanlı’nın Lehistan seferine katıldı, fethedilen kalelere yazılar yazdı, padişahın düzenlediği şenlikleri eserlerinde anlattı. Ancak en unutulmaz anlarından biri, hac yolculuğunda yazdığı ünlü na‘t-gazeli oldu: “Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâ’dır bu”. Medine’ye olan bu derin saygısı, şiirine yansıdı ve hâlâ dillerden düşmeyen bir eser haline geldi.
Sürgün Gibi Bir Hayat
Sarayda yükselen Nâbî’nin hayatı, Mustafa Paşa’nın sürgüne gönderilmesiyle değişti. Önce Boğazhisar’a (Seddülbahir), sonra Halep’e yerleşti. Halep’te evlendi, ailesini kurdu ve devletin verdiği maaşla huzurlu bir yaşam sürdü. Burada, kendisine büyük şöhret kazandıran Hayriyye adlı eserini tamamladı.
Hikmetin ve Öğüdün Şairi
Nâbî, edebiyatımızda hikemî tarzın öncüsü olarak bilinir. Yani şiirlerinde sadece estetik değil bilgelik, öğüt ve ders verme amacı da vardı. Edebî yönünün dışında hoşsohbet, kültürlü, zeki ve etkileyici bir konuşma yeteneğine sahip bir sanatkâr olarak da tanınmıştır.
Künyesi
- Adı: Yûsuf (Nâbî mahlasıyla tanınır)
- Doğum: 1052 (1642), Ruha (Şanlıurfa)
- Vefat: 6 Rebîülevvel 1124 (13 Nisan 1712), Üsküdar, İstanbul
- Ailesi: Gaffarzâde/Karakapıcılar ailesine mensup olduğu rivayet edilir; babası Seyyid Mustafa, dedesi Seyyid Mahmud, dedesinin babası Seyyid Muhammed Bâkır ve onun babası Şeyh Ahmed-i Nakşibendî olarak anılır. Kardeşlerinin adları Seyyid Ahmed, Mahmud ve Muhammed’dir.
- Eserleri:
- Manzum Eserler: Divan, Divançe, Hayriyye, Tercüme-i Hadîs-i Erbaîn, Hayrâbâd, Surnâme
- Mensur Eserler: Tuhfetü’l-Haremeyn, Münşeât, Fetihnâme-i Kamaniçe, Zeyl-i Siyer-i Veysî
Nâbî’nin Biyografik Kronolojisi
Aşağıda, Nâbî’nin hayatından bazı kesitler yer almaktadır:
- 1052 (1642) – Ruha’da (Şanlıurfa) doğdu.
- 1086 (1675) – Edirne’de şehzadeler için düzenlenen sünnet düğününe katıldı; Sûrnâme’sinde bu şenlikleri anlattı.
- 1089 (1678-79) – Hac görevini yerine getirmek üzere yola çıktı; bu süreçte ünlü na‘t-gazelini kaleme aldı ve sonrasında Tuhfetü’l-Haremeyn’i yazdı.
- 1124 (13 Nisan 1712) – Vefat etti; Üsküdar’da Karacaahmet Mezarlığı’nda defnedildi.